36 yılda 40 sevgili değiştirdi!
14 Şubat 2015 Cumartesi
Bu Tarz Benim yarışmacısı çıplak çıktı!
Babacan'dan Erdoğanı çıldırtacak demeç
Babacan'dan Erdoğan'ı kızdıracak çıkış
Başbakan Yardımcısı Babacan, sürdürülebilir büyümenin ancak yapısal reformlarla gerçekleştirilebileceğini belirterek “Bu reformları yapmak hükümetlerin görevi. Merkez Bankalarının elindeki araçlar belli. Ellerinde sihirli değnek yok” dedi.
Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, “Bazen Merkez Bankalarının elindeki araçlarla ekonomideki bütün sorunları çözebileceği, sürdürülebilir büyümeyi tek başına sağlayacağı düşünülüyor, bu yanlış bir yaklaşım” dedi. Babacan, İstanbul Kongre Merkezi’nde düzenlenen G20 Maliye Bakanları ve Merkez Bankası Başkanları Toplantısı’nın ardından düzenlediği basın toplantısında, “Merkez Bankalarının elinde sihirli değnek yok” diyerek şöyle devam etti: “Merkezlerin elindeki araçlar sürdürülebilir ve sağlam bir büyümenin gerçekleşmesi için yeterli değil. Elindeki araçlar kısıtlı. Asıl büyümenin potansiyelini artırmak, sürdürülebilir olmasını sağlamak yapısal reformlarla gerçekleşir. Merkezler yapısal reform yapamaz. Bu hükümetlerin görevidir.”
AKP tarafından seçimler öncesinde büyümeyi artırmak amacıyla son birkaç aydır Merkez Bankası’na faiz baskısı sürerken, Babacan’ın açıklamaları hükümet içinde farklı yaklaşımlar da olduğunu ortaya koydu.
Ali Babacan, Merkez Bankası Başkanı Erdem Başçı’nın TCMB lojmanından ayrılmasının istifa edeceği şeklinde yorumlandığına ilişkin bir soru üzerine ise “Hiçbir söylentiye kulak asmayın. Bilgileri sağlam kaynaklardan, bilgili ve yetkili olanlardan alın” dedi. Dolar/TL kurunun yükselmesiyle ilgili soruya yorum yapmaktan kaçınan Babacan, “Merkez Bankası fiyat istikrarı açısından ve genel enflasyon hedefleri açısından kur konusunu çok ciddi takip ediyor. Hükümetin bir temsilcisi olarak daha fazla yorum yapma taraftarı değilim. Dilerseniz diğer hükümet temsilcilerine sorun” yanıtını verdi.
Yapısal reformlar ertelenemez
G20 toplantılarını değerlendiren Babacan “G20 ülkelerinin yapısal bazı değişiklikler konusunda taahhütleri var. Eğer bunlar tutulursa küresel ekonomide yüzde 2.1 lik ilave büyüme gerçekleşebilir” dedi. Yapısal reformların artık ertelenemez olduğu konusunda G20’de bir anlaşma sağlandığını dile getiren Babacan, önemli olanın reform taahhütlerinin uygulanması olduğunu söyledi. Piyasaların dalgalanmalardan etkilenmemesi için de öngörülebilir ve iyi iletişimin artırılması gerektiğine dikkat çekti. Babacan toplantılarda küresel ekonomiyi değerlendirdiklerini, büyüme stratejileri, ulusalararası fininsal sistemin mimarisi, finansal regülasyonlar ve uluslararası vergi konularına değindiklerini söyledi. cumhuriyet
Başbakan Yardımcısı Babacan, sürdürülebilir büyümenin ancak yapısal reformlarla gerçekleştirilebileceğini belirterek “Bu reformları yapmak hükümetlerin görevi. Merkez Bankalarının elindeki araçlar belli. Ellerinde sihirli değnek yok” dedi.
Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, “Bazen Merkez Bankalarının elindeki araçlarla ekonomideki bütün sorunları çözebileceği, sürdürülebilir büyümeyi tek başına sağlayacağı düşünülüyor, bu yanlış bir yaklaşım” dedi. Babacan, İstanbul Kongre Merkezi’nde düzenlenen G20 Maliye Bakanları ve Merkez Bankası Başkanları Toplantısı’nın ardından düzenlediği basın toplantısında, “Merkez Bankalarının elinde sihirli değnek yok” diyerek şöyle devam etti: “Merkezlerin elindeki araçlar sürdürülebilir ve sağlam bir büyümenin gerçekleşmesi için yeterli değil. Elindeki araçlar kısıtlı. Asıl büyümenin potansiyelini artırmak, sürdürülebilir olmasını sağlamak yapısal reformlarla gerçekleşir. Merkezler yapısal reform yapamaz. Bu hükümetlerin görevidir.”
AKP tarafından seçimler öncesinde büyümeyi artırmak amacıyla son birkaç aydır Merkez Bankası’na faiz baskısı sürerken, Babacan’ın açıklamaları hükümet içinde farklı yaklaşımlar da olduğunu ortaya koydu.
Ali Babacan, Merkez Bankası Başkanı Erdem Başçı’nın TCMB lojmanından ayrılmasının istifa edeceği şeklinde yorumlandığına ilişkin bir soru üzerine ise “Hiçbir söylentiye kulak asmayın. Bilgileri sağlam kaynaklardan, bilgili ve yetkili olanlardan alın” dedi. Dolar/TL kurunun yükselmesiyle ilgili soruya yorum yapmaktan kaçınan Babacan, “Merkez Bankası fiyat istikrarı açısından ve genel enflasyon hedefleri açısından kur konusunu çok ciddi takip ediyor. Hükümetin bir temsilcisi olarak daha fazla yorum yapma taraftarı değilim. Dilerseniz diğer hükümet temsilcilerine sorun” yanıtını verdi.
Yapısal reformlar ertelenemez
G20 toplantılarını değerlendiren Babacan “G20 ülkelerinin yapısal bazı değişiklikler konusunda taahhütleri var. Eğer bunlar tutulursa küresel ekonomide yüzde 2.1 lik ilave büyüme gerçekleşebilir” dedi. Yapısal reformların artık ertelenemez olduğu konusunda G20’de bir anlaşma sağlandığını dile getiren Babacan, önemli olanın reform taahhütlerinin uygulanması olduğunu söyledi. Piyasaların dalgalanmalardan etkilenmemesi için de öngörülebilir ve iyi iletişimin artırılması gerektiğine dikkat çekti. Babacan toplantılarda küresel ekonomiyi değerlendirdiklerini, büyüme stratejileri, ulusalararası fininsal sistemin mimarisi, finansal regülasyonlar ve uluslararası vergi konularına değindiklerini söyledi. cumhuriyet
11 Şubat 2015 Çarşamba
IŞİD yardım gönüllüsü Amerikalı kadını da öldürdü!
Obama doğruladı! IŞİD onu da öldürdü
ABD Başkanı Barack Obama IŞİD'in yardım görevlisi Kayla Mueller'i öldürdüğünü doğruladı. Genç kadının nasıl öldürüldüğüne dair bir bilgi bulunmazken Mueller'in kefen içindeki fotoğraflarının IŞİD tarafından ailesine gönderildiği belirtiliyor.
ABD Başkanı Barack Obama, terör örgütü IŞİD'in alıkoyduğu ve koalisyon ülkelerinin Suriye'deki hava saldırısında öldüğü öne sürülen Amerikalı Kayla Jean Mueller'in ailesine başsağlığı diledi.
Obama, yaptığı yazılı açıklamada, "Kayla Jean Mueller'in öldüğünü öğrenmekten derin üzüntü duyuyoruz. Amerikalılar adına, Michelle (Obama) ve ben, Kayla'nın ailesine ve sevenlerine en içten taziyelerimizi sunuyoruz. Bu inanılmaz derecede zor zamanlarında, ülkemiz onların acısını paylaşıyor" ifadesini kullandı.
Dünyanın her yerinde muhtaçlar için gönüllü yardım görevlisi olarak çalışmıştı.
Dünyanın birçok yerinde gönüllü olarak çalışan Mueller'in hayatını insanlara yardım etmeye adadığını belirten Obama, açıklamasında "Kayla'nın yardıma ihtiyacı olanlara kendini adaması ve bu uğurdaki sevdası, bizlere, insanlığın temel ahlakının, en büyük kötülükler arasında bile yaşayabileceğini gösteriyor" ifadesine yer verdi.
Ailesine kefen içinde fotoğrafı gönderildi
Wall Street Journal gazetesine Kayla Mueller’in ailesine IŞİD tarafından genç kadının kefen içinde fotoğrafı gönderildi. 3 kare fotoğraftan biri kefen içindeydi. Diğer iki fotoğrafta ise genç kadının başörtüsü takılmış hali vardı.
ABD Başkanı Barack Obama IŞİD'in yardım görevlisi Kayla Mueller'i öldürdüğünü doğruladı. Genç kadının nasıl öldürüldüğüne dair bir bilgi bulunmazken Mueller'in kefen içindeki fotoğraflarının IŞİD tarafından ailesine gönderildiği belirtiliyor.
ABD Başkanı Barack Obama, terör örgütü IŞİD'in alıkoyduğu ve koalisyon ülkelerinin Suriye'deki hava saldırısında öldüğü öne sürülen Amerikalı Kayla Jean Mueller'in ailesine başsağlığı diledi.
Obama, yaptığı yazılı açıklamada, "Kayla Jean Mueller'in öldüğünü öğrenmekten derin üzüntü duyuyoruz. Amerikalılar adına, Michelle (Obama) ve ben, Kayla'nın ailesine ve sevenlerine en içten taziyelerimizi sunuyoruz. Bu inanılmaz derecede zor zamanlarında, ülkemiz onların acısını paylaşıyor" ifadesini kullandı.
Dünyanın her yerinde muhtaçlar için gönüllü yardım görevlisi olarak çalışmıştı.
Dünyanın birçok yerinde gönüllü olarak çalışan Mueller'in hayatını insanlara yardım etmeye adadığını belirten Obama, açıklamasında "Kayla'nın yardıma ihtiyacı olanlara kendini adaması ve bu uğurdaki sevdası, bizlere, insanlığın temel ahlakının, en büyük kötülükler arasında bile yaşayabileceğini gösteriyor" ifadesine yer verdi.
Ailesine kefen içinde fotoğrafı gönderildi
Wall Street Journal gazetesine Kayla Mueller’in ailesine IŞİD tarafından genç kadının kefen içinde fotoğrafı gönderildi. 3 kare fotoğraftan biri kefen içindeydi. Diğer iki fotoğrafta ise genç kadının başörtüsü takılmış hali vardı.
8 Şubat 2015 Pazar
Kemal Kılıçdaroğlu yolsuzlukla ilgili kimi bombaladı!
Balyoz kararı sonrasında aydınların tavrını eleştiren Kılıçdaroğlu Fransa'da yüzyılın başında yaşanan Dreyfus davasını örnek gösterdi ve "Bizde Dreyfus çok ama ne yazık ki Emile Zola yok" dedi.
Başbakan Erdoğan'ın "CHP yolsuzlukta birinci" sözlerine yanıt veren CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu, "Türkiye Cumhuriyeti tarihinde yolsuzluk ile ilgili hiç kimse Recep Tayyip Erdoğan'ın eline su dökemez." dedi.
Kılıçdaroğlu'nun konuşmasından önemli satır başları:
Her grup toplantısında, güzel şeylerden bahsetsek, evine ekmek götürenlerin güvenli bir şekilde çalıştığı Türkiye'yi anlatsak ne güzel olurdu. Ama yönetimin toplumu germek, kutuplaştırmak gibi bir işlevi var. Bu tabloyu hak etmiyoruz.
"İŞ KAZALARINDA AVRUPA BİRİNCİSİYİZ"
Manisa Soma'da kömür çıkartan işçilerimiz yerin binlerce metre altında çalışıyor. 20 Ekim'de 28 işçi göçük altında kaldı. Biri hayatını kaybetti. Ölen öldüğü ile kalıyor. Ardından ailesi gözyaşı döküyor. Sorumluluk kimde? O insanlar çalışırken güvenlik ortamlarını almaktan sorumlu biri yok mu? İşçi kardeşlerimiz devlet neden bize güvenli çalışma ortamı sağlamadı diye düşünmeyecek mi?
İş kazalarında Avrupa birincisiyiz. Neden? 2013'ün ilk yarısında 482 işçi iş kazalarında yaşamını yitirdi. Çadırda, soğukta kalan işçilerin nasıl yangında yaşamını yitirdiğini hatırlayın. Biz sorumlu kim, sorun nasıl çözülür diye düşünüyoruz. Ama Türk-iş, Disk, Hak-iş de düşünsün, yan gelip yatan Çalışma Bakanı da düşünsün.
"DİYORLAR Kİ 'CHP PROJE ÜRETMEZ' AK PARTİ PROJEMİZİ ÇALDI"
Diyorlar ki CHP hep eleştirir, hiç proje üretmez. Oysa bizim hayatın her alanı ile ilgili projemiz vardı. Askerlik ile ilgili projemiz vardı mesela. 15 aydan 9 aya, sonra aşamalı olarak 6 aya indireceğiz dedik. Bedelli askerlik düşüncemizi de söyledik. Parası olan da olmayan da kısa süre yapacak. Parası olmayanı da düşüneceğiz çünkü biz haktan adaletten yanayız dedik. Başbakan'a soruldu, "Siz proje dediniz, ama bunun neresi proje, böyle ayak üstü proje mi açıklanır. Parası olan var olmayan var, bunu adalet terazisine oturtmak durumundasınız" dedi. Oturttu mu? Hiç alakası yok, ne demiştim, Yalancıdan Başbakan olmaz. seçimleri kazandı bizim projemize sahip çıktı, ama varsıldan yana. Demek ki neymiş CHP'nin projeleri doğru, tutarlıymış. Biz uzmanları çağırır konuşuruz, karşıt görüştekileri çağırır konuşur, düşünür, olgunlaştırırız. Bana çıksın Proje İstanbul'un bir tane fizibilite raporunu açıklasın, açıklayamaz.
"OTUR KATAR ŞEYHİNE DUA ET"
Pilotlarımız kurtarıldı. Ama bizimkiler sayesinde değil, otur Katar şeyhine dua et. Onun sayesinde kurtuldu. Lübnan sokaklarında bir Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı gezebiliyor mu? Suriye'de, Mısır'da, Irak'ta gezebiliyor mu? Gezemiyor. Senin izlediğin politikalar yüzünden. Kimin aklına gelirdi iki Türk pilotunu kaçırmak. Asıl yapman gereken senin ben bu ülkeyi bu hale nasıl getirdim diye sor.
"TÜRKİYE TERÖR İTHAL EDİYOR"
Türkiye terör ithal eden bir ülke oldu. Erdoğan bugün hiç bir Orta Doğu ülkesine gidemez, yalnızları oynuyor. Senin ne itibarın, ne ağırlığın var. İkisini de yok ettin. Irak'a, Mısır'a, Orta doğuya biz gidiyoruz. Erdoğan hiç birine gidemez.
Terör örgütünü yetiştirip komşusuna yollayan bir ülke olabilir mi? Reyhanlı'da ölen 53 vatandaşın sorumlusu bu hükümet ve Başbakan Erdoğan'dır.
"ERDOĞAN'IN ELLERİ KANLI"
Suriye'den mülteciler gelecek 100 bin kişi kırmızı çizgimizdir demişti. Açın gazetelere bakın. Yüz bin mi kaldı. Sayının kaç olduğunu kimse bilmiyor. Yol geçen hanına çevirdiler sınırı. Sen o sınırı kontrol edemezsin. Terör örgütüyle içli dışlısın, benim çocuğumu vuran mermi Türkiye'den geldi diyor baba. Erdoğan'ın elleri kanlıdır, Orta doğuda bu vardır.
"HİÇ KİMSE ERDOĞAN'IN ELİNE SU DÖKEMEZ"
İktidardan beslenen yandaşlar hariç kimse güvenmiyor hükümete. Bugün yolsuzlukla ilgili Chp'yi suçlamış sevgili diktatörümüz. Türkiye Cumhuriyeti tarihinde yolsuzluk ile ilgili hiç kimse Recep Tayyip Erdoğan'ın eline su dökemez. Eğriye eğri doğruyu doğru. Hayatım boyunca halkıma yalan söylemeyeceğim. Sözlerim doğru. Ben siyasee yırtık ayakkabı ile geldim demiyor muydu. Şimdi nereden geldi bu para peki. Ne diyor "Yürütme organının başıyım" diyor. Doğru söylüyor.
"ARTIK SANSÜRÜN ÖTESİNE GEÇİLDİ"
Adım adım demokrasinin dışına itiliyoruz. Adım adım otoriterleşen bir sürece gidiyoruz. Konuşanın, yazanın üzerine baskı, derdim var diyen iş adamına baskı. Konuşamazsın diyor. Böyle bir tablo olamaz. Böyle bir tablo Türkiye'de yaşanmadı. Diyorlar ki sıkıyönetimde sansür vardı. Yazardık, sansürlenirdi. Şimdi sansürün ötesine geçti, adamı da atacaksın diyorlar.
"YARGI ARTIK SİYASALLAŞTI"
Otoriter yapıyı besleyen adımlar var. Demokrasiyi ayakta tutan ayaklar var. Bunlardan biri de yargı. Yargı artık siyasallaştı. Sıradan vatandaş biliyor, bir davan var ise git AKP il başkanına senin davan sonuçlanır. Yargıtay'a 160 militan yerleştiren kim, Danıştay'a militan yetiştiren kim, bu iktidar. Diyorlar ki yargıçlara neden yükleniyorsun.
Ben siyasallaşan yargıya, yargı demem. Adalet milletin vicdanı demektir, onu yaralıyorsan orada adalet bitmiştir. Toplumu ayakta tutan adalettir. Adalet zayıf karşısında pozitif durandır adalet budur. Siz adaleti aldınız çöp sepetine attınız. Vatandaş adalet diye bağırıyor. Adalet yargıç eliyle dağıtılır. Dönemin diktatörüne isyan edip "Berlin'de yargıçlar var" demek kolay değildir. Ankara'da yargıçlar var diyen var mı? Kim direniyor, isyan ediyor: Sami Selçuk...
"SEN KİM, ADALET KİM?"
Adaletin olmadığı yerde ahlak da olmaz. Yolsuzluklar bunun için artıyor. Deniz Feneri davasını gördünüz. Kurban parasını, zekat parasını, yoksulun hakkını, kul hakkını yiyenlerin sırtı sıvazlandı, iyi yaptınız denildi. Sen kim adalet kim.
"HAKSIZLIK KARŞISINDA SUSAN DİLSİZ ŞEYTANDIR"
Adalet bir arada yaşamanın garantisidir. Onu yok edersen kutuplaşma, kavga başlar. Türkiye bu yolda gidiyor. Önümüzdeki günlerde büyük gerilimler yaşanırsa nedeni budur.
Haksızlığa direnmektir adalet, haksızlığı savunuyorsanız adaletten haberiniz yok demektir. Siz adaleti perişan ediyorsunuz. Bir kişiye yapılan adaletsizlik tüm insanlığa yapılmış adaletsizliktir. Hazreti Muhammet o nedenle "haksızlık karşısında susan dilsiz şeytandır" diyor.
"BİZDE DREYFUZ ÇOK, EMİLE ZOLA YOK"
Fransa'da bir Dreyfus davası vardı. Fransa'nın aydınları, başta Emile Zola, Dreyfus'a yönelik haksızlığa karşı savaş açtılar.
Bizde Dreyfus çok Emile Zola yok. Emile Zola insanlığı yükseltmiştir. Fransa'nın da namusunu kurtarmıştır.
Nerede bu aydınlar. Kalemini kiralayanlar deyince kızıyorlar. Sen de çık haksızlıkları, yanlışları anlat, senin görevin bu. Emile Zola bir kişi haksızlığa uğradı diye isyan ediyor ve sonuç alıyorsa, senin ülkende hapiste çürüyenler ne olacak. Biz onlara aydın diyoruz çünkü onlar toplumun önderidir. Ellerindeki meşalelerle toplumun önünde giderler. Bilir ki toplum bu adaleti, doğruyu savunur. Haksızlığa karşı boyun eğmez. Kitleler de onun için gider arkalarından. Bizde yok öyle bir şey.
"YÖNÜMÜZÜ BATIYA DÖNDÜRDÜK, AMA GERİYE GİDİYORUZ"
Faili meçhule çocuklarını kurban eden anneler eylem yapıyor yıllardır. Nerede bu sivil toplum. Yönümüzü batıya döndürdük ama geriye gidiyoruz. Orta Doğu ülkesi olmaya başladık. Biz Orta Doğu ülkesi değiliz. 1071'den beri yönümüzü batıya çevirdik. Ama bunlar Orta Doğu gibi olmak istiyor. Orta Doğu halkları ise bizim gibi olmak istiyor.
"BİZ DARBELERDEN ÇOK ÇEKTİK"
Biz darbeden çok çektik. Bizim il başkanlarımız öldürüldü. Onlar bizim şehitlerimiz. Bu yüzden darbeleri asla savunmadım. Darbecilerin kurduğu mahkemeleri de savunmadım.
28 Şubat sürecinde generaller lüks arabalara binerken onları biz eleştirdik. Ama biz kin tutan bir parti değiliz. Biz kin beslemeyiz. Kin insanlığa yakışmaz. Ama tarihin doğru yargılanmasını da tarihçilere bırakırız.
BALYOZ DAVASI
Biz işin şovunda değil, özündeyiz. Bu ülkenin demokrasiye, özgürlüğe ihtiyacı var. Kim darbe teşebbüsünde bulunursa yargılanır. Bu bizim kırmızı çizgimizdir. Darbeye asla evet demeyiz. Ama yargılanma adil olmalıdır. Herhangi bir sanık avukat tutacak parası yoksa devlet ona avukat tutas kendini savunması için bu evrensel bir kuraldır. Evrensel kuralları esas almalıyız.
Başbakan Erdoğan'ın "CHP yolsuzlukta birinci" sözlerine yanıt veren CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu, "Türkiye Cumhuriyeti tarihinde yolsuzluk ile ilgili hiç kimse Recep Tayyip Erdoğan'ın eline su dökemez." dedi.
Kılıçdaroğlu'nun konuşmasından önemli satır başları:
Her grup toplantısında, güzel şeylerden bahsetsek, evine ekmek götürenlerin güvenli bir şekilde çalıştığı Türkiye'yi anlatsak ne güzel olurdu. Ama yönetimin toplumu germek, kutuplaştırmak gibi bir işlevi var. Bu tabloyu hak etmiyoruz.
"İŞ KAZALARINDA AVRUPA BİRİNCİSİYİZ"
Manisa Soma'da kömür çıkartan işçilerimiz yerin binlerce metre altında çalışıyor. 20 Ekim'de 28 işçi göçük altında kaldı. Biri hayatını kaybetti. Ölen öldüğü ile kalıyor. Ardından ailesi gözyaşı döküyor. Sorumluluk kimde? O insanlar çalışırken güvenlik ortamlarını almaktan sorumlu biri yok mu? İşçi kardeşlerimiz devlet neden bize güvenli çalışma ortamı sağlamadı diye düşünmeyecek mi?
İş kazalarında Avrupa birincisiyiz. Neden? 2013'ün ilk yarısında 482 işçi iş kazalarında yaşamını yitirdi. Çadırda, soğukta kalan işçilerin nasıl yangında yaşamını yitirdiğini hatırlayın. Biz sorumlu kim, sorun nasıl çözülür diye düşünüyoruz. Ama Türk-iş, Disk, Hak-iş de düşünsün, yan gelip yatan Çalışma Bakanı da düşünsün.
"DİYORLAR Kİ 'CHP PROJE ÜRETMEZ' AK PARTİ PROJEMİZİ ÇALDI"
Diyorlar ki CHP hep eleştirir, hiç proje üretmez. Oysa bizim hayatın her alanı ile ilgili projemiz vardı. Askerlik ile ilgili projemiz vardı mesela. 15 aydan 9 aya, sonra aşamalı olarak 6 aya indireceğiz dedik. Bedelli askerlik düşüncemizi de söyledik. Parası olan da olmayan da kısa süre yapacak. Parası olmayanı da düşüneceğiz çünkü biz haktan adaletten yanayız dedik. Başbakan'a soruldu, "Siz proje dediniz, ama bunun neresi proje, böyle ayak üstü proje mi açıklanır. Parası olan var olmayan var, bunu adalet terazisine oturtmak durumundasınız" dedi. Oturttu mu? Hiç alakası yok, ne demiştim, Yalancıdan Başbakan olmaz. seçimleri kazandı bizim projemize sahip çıktı, ama varsıldan yana. Demek ki neymiş CHP'nin projeleri doğru, tutarlıymış. Biz uzmanları çağırır konuşuruz, karşıt görüştekileri çağırır konuşur, düşünür, olgunlaştırırız. Bana çıksın Proje İstanbul'un bir tane fizibilite raporunu açıklasın, açıklayamaz.
"OTUR KATAR ŞEYHİNE DUA ET"
Pilotlarımız kurtarıldı. Ama bizimkiler sayesinde değil, otur Katar şeyhine dua et. Onun sayesinde kurtuldu. Lübnan sokaklarında bir Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı gezebiliyor mu? Suriye'de, Mısır'da, Irak'ta gezebiliyor mu? Gezemiyor. Senin izlediğin politikalar yüzünden. Kimin aklına gelirdi iki Türk pilotunu kaçırmak. Asıl yapman gereken senin ben bu ülkeyi bu hale nasıl getirdim diye sor.
"TÜRKİYE TERÖR İTHAL EDİYOR"
Türkiye terör ithal eden bir ülke oldu. Erdoğan bugün hiç bir Orta Doğu ülkesine gidemez, yalnızları oynuyor. Senin ne itibarın, ne ağırlığın var. İkisini de yok ettin. Irak'a, Mısır'a, Orta doğuya biz gidiyoruz. Erdoğan hiç birine gidemez.
Terör örgütünü yetiştirip komşusuna yollayan bir ülke olabilir mi? Reyhanlı'da ölen 53 vatandaşın sorumlusu bu hükümet ve Başbakan Erdoğan'dır.
"ERDOĞAN'IN ELLERİ KANLI"
Suriye'den mülteciler gelecek 100 bin kişi kırmızı çizgimizdir demişti. Açın gazetelere bakın. Yüz bin mi kaldı. Sayının kaç olduğunu kimse bilmiyor. Yol geçen hanına çevirdiler sınırı. Sen o sınırı kontrol edemezsin. Terör örgütüyle içli dışlısın, benim çocuğumu vuran mermi Türkiye'den geldi diyor baba. Erdoğan'ın elleri kanlıdır, Orta doğuda bu vardır.
"HİÇ KİMSE ERDOĞAN'IN ELİNE SU DÖKEMEZ"
İktidardan beslenen yandaşlar hariç kimse güvenmiyor hükümete. Bugün yolsuzlukla ilgili Chp'yi suçlamış sevgili diktatörümüz. Türkiye Cumhuriyeti tarihinde yolsuzluk ile ilgili hiç kimse Recep Tayyip Erdoğan'ın eline su dökemez. Eğriye eğri doğruyu doğru. Hayatım boyunca halkıma yalan söylemeyeceğim. Sözlerim doğru. Ben siyasee yırtık ayakkabı ile geldim demiyor muydu. Şimdi nereden geldi bu para peki. Ne diyor "Yürütme organının başıyım" diyor. Doğru söylüyor.
"ARTIK SANSÜRÜN ÖTESİNE GEÇİLDİ"
Adım adım demokrasinin dışına itiliyoruz. Adım adım otoriterleşen bir sürece gidiyoruz. Konuşanın, yazanın üzerine baskı, derdim var diyen iş adamına baskı. Konuşamazsın diyor. Böyle bir tablo olamaz. Böyle bir tablo Türkiye'de yaşanmadı. Diyorlar ki sıkıyönetimde sansür vardı. Yazardık, sansürlenirdi. Şimdi sansürün ötesine geçti, adamı da atacaksın diyorlar.
"YARGI ARTIK SİYASALLAŞTI"
Otoriter yapıyı besleyen adımlar var. Demokrasiyi ayakta tutan ayaklar var. Bunlardan biri de yargı. Yargı artık siyasallaştı. Sıradan vatandaş biliyor, bir davan var ise git AKP il başkanına senin davan sonuçlanır. Yargıtay'a 160 militan yerleştiren kim, Danıştay'a militan yetiştiren kim, bu iktidar. Diyorlar ki yargıçlara neden yükleniyorsun.
Ben siyasallaşan yargıya, yargı demem. Adalet milletin vicdanı demektir, onu yaralıyorsan orada adalet bitmiştir. Toplumu ayakta tutan adalettir. Adalet zayıf karşısında pozitif durandır adalet budur. Siz adaleti aldınız çöp sepetine attınız. Vatandaş adalet diye bağırıyor. Adalet yargıç eliyle dağıtılır. Dönemin diktatörüne isyan edip "Berlin'de yargıçlar var" demek kolay değildir. Ankara'da yargıçlar var diyen var mı? Kim direniyor, isyan ediyor: Sami Selçuk...
"SEN KİM, ADALET KİM?"
Adaletin olmadığı yerde ahlak da olmaz. Yolsuzluklar bunun için artıyor. Deniz Feneri davasını gördünüz. Kurban parasını, zekat parasını, yoksulun hakkını, kul hakkını yiyenlerin sırtı sıvazlandı, iyi yaptınız denildi. Sen kim adalet kim.
"HAKSIZLIK KARŞISINDA SUSAN DİLSİZ ŞEYTANDIR"
Adalet bir arada yaşamanın garantisidir. Onu yok edersen kutuplaşma, kavga başlar. Türkiye bu yolda gidiyor. Önümüzdeki günlerde büyük gerilimler yaşanırsa nedeni budur.
Haksızlığa direnmektir adalet, haksızlığı savunuyorsanız adaletten haberiniz yok demektir. Siz adaleti perişan ediyorsunuz. Bir kişiye yapılan adaletsizlik tüm insanlığa yapılmış adaletsizliktir. Hazreti Muhammet o nedenle "haksızlık karşısında susan dilsiz şeytandır" diyor.
"BİZDE DREYFUZ ÇOK, EMİLE ZOLA YOK"
Fransa'da bir Dreyfus davası vardı. Fransa'nın aydınları, başta Emile Zola, Dreyfus'a yönelik haksızlığa karşı savaş açtılar.
Bizde Dreyfus çok Emile Zola yok. Emile Zola insanlığı yükseltmiştir. Fransa'nın da namusunu kurtarmıştır.
Nerede bu aydınlar. Kalemini kiralayanlar deyince kızıyorlar. Sen de çık haksızlıkları, yanlışları anlat, senin görevin bu. Emile Zola bir kişi haksızlığa uğradı diye isyan ediyor ve sonuç alıyorsa, senin ülkende hapiste çürüyenler ne olacak. Biz onlara aydın diyoruz çünkü onlar toplumun önderidir. Ellerindeki meşalelerle toplumun önünde giderler. Bilir ki toplum bu adaleti, doğruyu savunur. Haksızlığa karşı boyun eğmez. Kitleler de onun için gider arkalarından. Bizde yok öyle bir şey.
"YÖNÜMÜZÜ BATIYA DÖNDÜRDÜK, AMA GERİYE GİDİYORUZ"
Faili meçhule çocuklarını kurban eden anneler eylem yapıyor yıllardır. Nerede bu sivil toplum. Yönümüzü batıya döndürdük ama geriye gidiyoruz. Orta Doğu ülkesi olmaya başladık. Biz Orta Doğu ülkesi değiliz. 1071'den beri yönümüzü batıya çevirdik. Ama bunlar Orta Doğu gibi olmak istiyor. Orta Doğu halkları ise bizim gibi olmak istiyor.
"BİZ DARBELERDEN ÇOK ÇEKTİK"
Biz darbeden çok çektik. Bizim il başkanlarımız öldürüldü. Onlar bizim şehitlerimiz. Bu yüzden darbeleri asla savunmadım. Darbecilerin kurduğu mahkemeleri de savunmadım.
28 Şubat sürecinde generaller lüks arabalara binerken onları biz eleştirdik. Ama biz kin tutan bir parti değiliz. Biz kin beslemeyiz. Kin insanlığa yakışmaz. Ama tarihin doğru yargılanmasını da tarihçilere bırakırız.
BALYOZ DAVASI
Biz işin şovunda değil, özündeyiz. Bu ülkenin demokrasiye, özgürlüğe ihtiyacı var. Kim darbe teşebbüsünde bulunursa yargılanır. Bu bizim kırmızı çizgimizdir. Darbeye asla evet demeyiz. Ama yargılanma adil olmalıdır. Herhangi bir sanık avukat tutacak parası yoksa devlet ona avukat tutas kendini savunması için bu evrensel bir kuraldır. Evrensel kuralları esas almalıyız.
IŞİD Türkiye'den araba çalıp Suriye'ye kaçırıyor!
IŞİD, Türkiye'de birçok ildeki araç kiralama şirketlerinden 'joker' olarak anılan işbirlikçileri aracılığıyla kiraladığı 5 bin civarında aracı Suriye'ye kaçırdı.
Terör örgütü IŞİD'in, Türkiye'de birçok ildeki araç kiralama şirketlerinden 'joker' olarak anılan işbirlikçileri aracılığıyla kiraladığı 5 bin civarında aracı Reyhanlı üzerinden Suriye'ye kaçırdığı iddia edildi.
IŞİD'in Suriye'de yürüttüğü silahlı eylemlerinde kullandığı arazi tipi ve binek araçlarının çoğunun Türkiye'den kaçırıldığı, araç kiralama firmalarından 'joker' adı verilen işbirlikçiler aracılığıyla kiralanan araçların Hatay'ın Reyhanlı İlçesi'ndeki sınır kapısından çeşitli yöntemlerle çıkarıldığı ileri sürüldü.
Antalya Araç Kiralama Kuruluşları Derneği Başkanı Ergün Akça, Reyhanlı üzerinden IŞİD'e kaçırılan araç sayısının Antalya'da 200, Türkiye genelinde ise 5 bine yakın olduğunu söyledi. Kiralanan araçların Reyhanlı'daki sınır kapısından çıkartıldığını öne süren Ergün Akça, Reyhanlı'da bazı galerici veya kişilerin de bu işin içinde olduklarını iddia etti.
İKİZ PLAKA YÖNTEMİYLE SINIRDAN ÇIKIYOR
Araçların firmalardan 2- 3 günlüğüne kiralandığını belirten Akça, sistemi şöyle anlattı:
"Sonra Reyhanlı'da ucuza IŞİD'e satılıyor. Kaçırılan araçlarda uygulanan yöntemlerden biri de ikiz plaka. Ellerinde olan bir aracın aynısından kiralanıyor ve plakası ve ruhsatı kiralanan araca aktarılıyor. Sınırdan bu şekilde çıkarılıyor. Çünkü sınırda şase kontrolü yapılmıyor. Sınırdan geçtikten sonra IŞİD'e teslim ediliyor. Plaka ve ruhsat sökülüp çantada geri getiriliyor ve kendi araçlarına geri takılıyor."
BİREYSEL KİRALAYANLAR DA KAPTIRDI
IŞİD'e gönderilmek amacıyla son 2 yıldır Türkiye'de en çok Konya'dan araç kaçırıldığını dile getiren Ergün Akça, Antalya'dan ise 200'e yakın aracın çeşitli yöntemlerle Suriye'ye gittiğini ve geri alınamadığını dile getirdi. Firmaların dışında 'kaçak' olarak adlandırdıkları bireysel olarak kiralayanların da araçlarını kaptırdığını belirten Akça, "Kişiler internet üzerinden araçlarını kiralıyorlar. Onlarda güvenlik önlemleri daha az. Bu şekilde de çok sayıda kişinin aracı çalındı. Örneğin Konya'da TEDAŞ'ta çalışan bir güvenlik görevlisi kiralamış ve aracı parçalanıp satılmış geriye sadece şasesini bulabilmiş" dedi.
İNGİLİZ KADIN TURİST KAÇIRMIŞ
Kendi firmasından da 50 bin liralık bir otomobilin kaçırıldığını dile getiren Akça şunları kaydetti:
"21 Kasım 2014 tarihinde İngiliz asıllı Cheri M. Y. isimli bir kadınla eşi olduğunu belirten İdris U. gezi amaçlı Fethiye'ye gitmek için bir haftalığına araç kiraladı. Ehliyeti ve pasaport fotokopilerini aldık ve işlemlerin ardından aracı kiraladık. Birkaç gün sonra telefon edip gezinin uzayacağını ve kiralamayı bir aya çıkartmak istediğini söyledi, kabul ettik. Yaklaşık 10 gün sonra aracı takip ettiğimiz GPS sistemi söküldü. Hemen polise şikayette bulunduk. Emniyette İdris U. hakkında 40'a yakın bu şekilde şikayet olduğunu öğrendik."
'EMNİYET HASSASİYET GÖSTERMİYOR'
Emniyet birimlerinin kaçırılan araçlarla ilgili hassasiyet göstermediğini öne süren Ergün Akça, "IŞİD'in Türkiye'de işbirlikçileri, sahte ehliyet ve kimlik kullanan 'joker' dediğimiz araçları kiralayan şahıslar. Örneğin İdris U., piyasada 40'a yakın aracı bu şekilde kaçıran jokerlerden birisi. Daha sonra emniyetin yaptığı araştırmalarda gerçek isminin Esen Ö. olduğu belirlendi" diye konuştu.
'ÇEŞİTLİ SUÇLARDA DA KULLANILIYOR'
Kiralık araçların tamamında GPS takip sistemi olduğunu, çalanların GPS'yi Hatay'a yakın illerde söktürdüğünü söyleyen Akça, bir firmanın GPS'inin Antalya sınırlarında söküldüğünü fark edip emniyete şikayette bulunduğu ama 'iki günlüğüne kiralamışsınız, işlem yapamayız' diye geri çevrildiğini anlattı. Olayın sadece Suriye'ye kaçırılma olarak düşünülmemesi gerektiğini vurgulayan Akça şöyle konuştu:
"Aklınıza gelen birçok cinayet, gasp, hırsızlık, saldırı, bomba eylemleri genellikle bizim araçlarımızla işleniyor. Örneğin İbrahim Tatlıses saldırısında kullanılan araç kiralıktı. Birçok örneği var. Biz GPS söküldüğü zaman emniyete bildiriyoruz ama emniyet birimleri işin bu yönlerini düşünmüyor. Araçların GPS'nin sökülmesi bir suç işleneceği anlamını taşıyor ve bu mutlaka dikkate alınmalı."
Dernek olarak çözüm üretmek adına derneğin internet sitesinde 2 bin kişilik 'kara liste' yayınladıklarını ve jokerleri deşifre ettiklerini anlatan Akça, yaklaşık 1000 ismin daha listeye eklenmesine yönelik çalışmaların sürdüğünü kaydetti.
ARACIN ÜZERİNE PARA DA KAPTIRDI
Antalya'da geçen yıl Mayıs ayında 30 bin TL'lik binek aracını Adem U. ve yanındaki bir kişiye kiralayan Doğan Kaya, hem aracını, hem de üzerine 5 bin TL para kaptırdı. Alanya'ya gitmek için iki günlüğüne aracı kiralayan kişilerden şüphelenen ve GPS'den takibe aldığını belirten Kaya şunları anlattı:
"Araç Alanya'da bir saat kaldı ve Gazipaşa tarafına devam etti. Silifke'de GPS söküldü. Polise şikayetçi oldum, '2 gün süresi var' denilerek işlem yapılmadı. Silifke'ye gittim fakat GPS'in söküldüğü yerde bir elektrikçiden başka iz bulamadım. HGS'lerden yaptığım plaka sorgulamasında Hatay'a geçtiğini öğrendim. Araştırma yaparken bölgeden bir firma sahibi 'amcam sizin arabayı bulmuş' dedi ve amcasıyla irtibata geçtik. 'Aracınızı geri vermek için 5 bin TL istiyorlar' dedi. Parayı gönderdim ancak geri gelmedi. Ardından da tehdit edildim ve uğraşamadım."
ATSO SORUNU HÜKÜMET'E İLETECEK
Antalya Ticaret ve Sanayi Odası (ATSO) 46'ncı Meslek Komitesi'nce (Taşıt kiralama), Suriye'ye sahte belgelerle aracı kaçırılan firmalarla iki kez toplantı yapıldı. Bu toplantılarda kentten 200 aracın kaçırıldığı, bu araçların arasında arazi tipi 4x4'ler bulunduğu ve zararın boyutunun 10 milyon TL'nin üzerinde olduğu tespit edildi. ATSO 46'ncı Meslek Komitesi Başkanı Kadir Hıdır, yaptıkları toplantılar sonucunda hazırladıkları rapor ve taleplerinin Hükümet nezdinde dile getirilmesi için ATSO Yönetim Kurulu'na sunulduğunu kaydetti.
Terör örgütü IŞİD'in, Türkiye'de birçok ildeki araç kiralama şirketlerinden 'joker' olarak anılan işbirlikçileri aracılığıyla kiraladığı 5 bin civarında aracı Reyhanlı üzerinden Suriye'ye kaçırdığı iddia edildi.
IŞİD'in Suriye'de yürüttüğü silahlı eylemlerinde kullandığı arazi tipi ve binek araçlarının çoğunun Türkiye'den kaçırıldığı, araç kiralama firmalarından 'joker' adı verilen işbirlikçiler aracılığıyla kiralanan araçların Hatay'ın Reyhanlı İlçesi'ndeki sınır kapısından çeşitli yöntemlerle çıkarıldığı ileri sürüldü.
Antalya Araç Kiralama Kuruluşları Derneği Başkanı Ergün Akça, Reyhanlı üzerinden IŞİD'e kaçırılan araç sayısının Antalya'da 200, Türkiye genelinde ise 5 bine yakın olduğunu söyledi. Kiralanan araçların Reyhanlı'daki sınır kapısından çıkartıldığını öne süren Ergün Akça, Reyhanlı'da bazı galerici veya kişilerin de bu işin içinde olduklarını iddia etti.
İKİZ PLAKA YÖNTEMİYLE SINIRDAN ÇIKIYOR
Araçların firmalardan 2- 3 günlüğüne kiralandığını belirten Akça, sistemi şöyle anlattı:
"Sonra Reyhanlı'da ucuza IŞİD'e satılıyor. Kaçırılan araçlarda uygulanan yöntemlerden biri de ikiz plaka. Ellerinde olan bir aracın aynısından kiralanıyor ve plakası ve ruhsatı kiralanan araca aktarılıyor. Sınırdan bu şekilde çıkarılıyor. Çünkü sınırda şase kontrolü yapılmıyor. Sınırdan geçtikten sonra IŞİD'e teslim ediliyor. Plaka ve ruhsat sökülüp çantada geri getiriliyor ve kendi araçlarına geri takılıyor."
BİREYSEL KİRALAYANLAR DA KAPTIRDI
IŞİD'e gönderilmek amacıyla son 2 yıldır Türkiye'de en çok Konya'dan araç kaçırıldığını dile getiren Ergün Akça, Antalya'dan ise 200'e yakın aracın çeşitli yöntemlerle Suriye'ye gittiğini ve geri alınamadığını dile getirdi. Firmaların dışında 'kaçak' olarak adlandırdıkları bireysel olarak kiralayanların da araçlarını kaptırdığını belirten Akça, "Kişiler internet üzerinden araçlarını kiralıyorlar. Onlarda güvenlik önlemleri daha az. Bu şekilde de çok sayıda kişinin aracı çalındı. Örneğin Konya'da TEDAŞ'ta çalışan bir güvenlik görevlisi kiralamış ve aracı parçalanıp satılmış geriye sadece şasesini bulabilmiş" dedi.
İNGİLİZ KADIN TURİST KAÇIRMIŞ
Kendi firmasından da 50 bin liralık bir otomobilin kaçırıldığını dile getiren Akça şunları kaydetti:
"21 Kasım 2014 tarihinde İngiliz asıllı Cheri M. Y. isimli bir kadınla eşi olduğunu belirten İdris U. gezi amaçlı Fethiye'ye gitmek için bir haftalığına araç kiraladı. Ehliyeti ve pasaport fotokopilerini aldık ve işlemlerin ardından aracı kiraladık. Birkaç gün sonra telefon edip gezinin uzayacağını ve kiralamayı bir aya çıkartmak istediğini söyledi, kabul ettik. Yaklaşık 10 gün sonra aracı takip ettiğimiz GPS sistemi söküldü. Hemen polise şikayette bulunduk. Emniyette İdris U. hakkında 40'a yakın bu şekilde şikayet olduğunu öğrendik."
'EMNİYET HASSASİYET GÖSTERMİYOR'
Emniyet birimlerinin kaçırılan araçlarla ilgili hassasiyet göstermediğini öne süren Ergün Akça, "IŞİD'in Türkiye'de işbirlikçileri, sahte ehliyet ve kimlik kullanan 'joker' dediğimiz araçları kiralayan şahıslar. Örneğin İdris U., piyasada 40'a yakın aracı bu şekilde kaçıran jokerlerden birisi. Daha sonra emniyetin yaptığı araştırmalarda gerçek isminin Esen Ö. olduğu belirlendi" diye konuştu.
'ÇEŞİTLİ SUÇLARDA DA KULLANILIYOR'
Kiralık araçların tamamında GPS takip sistemi olduğunu, çalanların GPS'yi Hatay'a yakın illerde söktürdüğünü söyleyen Akça, bir firmanın GPS'inin Antalya sınırlarında söküldüğünü fark edip emniyete şikayette bulunduğu ama 'iki günlüğüne kiralamışsınız, işlem yapamayız' diye geri çevrildiğini anlattı. Olayın sadece Suriye'ye kaçırılma olarak düşünülmemesi gerektiğini vurgulayan Akça şöyle konuştu:
"Aklınıza gelen birçok cinayet, gasp, hırsızlık, saldırı, bomba eylemleri genellikle bizim araçlarımızla işleniyor. Örneğin İbrahim Tatlıses saldırısında kullanılan araç kiralıktı. Birçok örneği var. Biz GPS söküldüğü zaman emniyete bildiriyoruz ama emniyet birimleri işin bu yönlerini düşünmüyor. Araçların GPS'nin sökülmesi bir suç işleneceği anlamını taşıyor ve bu mutlaka dikkate alınmalı."
Dernek olarak çözüm üretmek adına derneğin internet sitesinde 2 bin kişilik 'kara liste' yayınladıklarını ve jokerleri deşifre ettiklerini anlatan Akça, yaklaşık 1000 ismin daha listeye eklenmesine yönelik çalışmaların sürdüğünü kaydetti.
ARACIN ÜZERİNE PARA DA KAPTIRDI
Antalya'da geçen yıl Mayıs ayında 30 bin TL'lik binek aracını Adem U. ve yanındaki bir kişiye kiralayan Doğan Kaya, hem aracını, hem de üzerine 5 bin TL para kaptırdı. Alanya'ya gitmek için iki günlüğüne aracı kiralayan kişilerden şüphelenen ve GPS'den takibe aldığını belirten Kaya şunları anlattı:
"Araç Alanya'da bir saat kaldı ve Gazipaşa tarafına devam etti. Silifke'de GPS söküldü. Polise şikayetçi oldum, '2 gün süresi var' denilerek işlem yapılmadı. Silifke'ye gittim fakat GPS'in söküldüğü yerde bir elektrikçiden başka iz bulamadım. HGS'lerden yaptığım plaka sorgulamasında Hatay'a geçtiğini öğrendim. Araştırma yaparken bölgeden bir firma sahibi 'amcam sizin arabayı bulmuş' dedi ve amcasıyla irtibata geçtik. 'Aracınızı geri vermek için 5 bin TL istiyorlar' dedi. Parayı gönderdim ancak geri gelmedi. Ardından da tehdit edildim ve uğraşamadım."
ATSO SORUNU HÜKÜMET'E İLETECEK
Antalya Ticaret ve Sanayi Odası (ATSO) 46'ncı Meslek Komitesi'nce (Taşıt kiralama), Suriye'ye sahte belgelerle aracı kaçırılan firmalarla iki kez toplantı yapıldı. Bu toplantılarda kentten 200 aracın kaçırıldığı, bu araçların arasında arazi tipi 4x4'ler bulunduğu ve zararın boyutunun 10 milyon TL'nin üzerinde olduğu tespit edildi. ATSO 46'ncı Meslek Komitesi Başkanı Kadir Hıdır, yaptıkları toplantılar sonucunda hazırladıkları rapor ve taleplerinin Hükümet nezdinde dile getirilmesi için ATSO Yönetim Kurulu'na sunulduğunu kaydetti.
7 Şubat 2015 Cumartesi
CHP tarihinin en güzel danışmanı.
Türkiye'yi Eurovision'da temsil eden ilk ses sanatçısı Semiha Yankı'nın kızı Tebessüm Koçakcı CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'na danışman oldu. Kılıçdaroğlu'nun halkla ilişkilerden sorumlu danışmanı olan Koçakcı annesi ile birlikte Medyaradar'dan Alev Gürsoy Cimin'e konuştu.
İşte Koçakçı'nın kendisine yöneltilen sorulara verdiği yanıtlar;
Tebessüm… Ülkece unuttuk biz galiba bunu… Ne güzel isim bu Tebessüm. Kim takmış?
Benden yaşça biraz büyük kuzenim var. Annem çok düşkünmüş ona, o kuzenimin de bir okul arkadaşı varmış, Tebessüm. Muhtemelen bir çocukluk aşkı. Kuzenim gelip gidip anneme "çocuğunun adı Tebessüm olsun" diyormuş, bizimkilerin de çok hoşuna gitmiş, böylece ismim Tebessüm olmuş… Biraz olsun tebessüm ettirebiliyorsam ne mutlu bana…
"ANNEM KILIÇDAROĞLU'NU ÇOK ESKİDEN TANIR"
CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu'nun danışmanlığını yapmaya başladın. Nasıl geldi teklif, nasıl keşfedildin?
Bir anda oldu aslında. Annem zaten kendisini çok eskiden tanısa da ben hiç tanışma fırsatı bulmamıştım ama kendisini sıkı takip edenlerden biriydim. Gezi Parkı'nda direndikten sonra bir şeyler yapmalıyım diye düşünmeye başlamıştım.
Çapulcusun yani?
Evet, sonuna dek!
Rahatsız olmuyor musun bu ifadeden?
Hayır olmuyorum. Çok da seviyorum, hatta gurur duyuyorum.
"GENEL BAŞKANIMIZA HAYRAN OLDUM"
Gezi Parkı'nda direndikten sonra bir şeyler yapmalıyım dedin kendi kendine, orada kalmıştık! Sonra ne yaptın?
Taşın altına elimizi koymalıyız diye düşündüm. Çünkü örgütlenme olarak biraz zayıfız, özellikle gençler olarak. Adı üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Gençlik Örgütü. Ne yapsam, nasıl etsem diye düşünürken CHP İl Başkanlığı'na gittim, o zaman Oğuz Kaan Salıcı il başkanıydı. Orada gönüllü olarak partiye destek vermeye başladım. Sonra kimsesiz çocuklara yönelik çok güzel bir proje yaptık, bunu grup başkanvekilimiz Akif Hamzaçebi'ye sunduk, o da Sayın Kılıçdaroğlu'na iletmiş. Bizimle görüşmek istedi. Görüştüğümüzde ben zaten genel başkanımıza hayran oldum.
"GERÇEK BİR LİDER TANIDIM"
Neden, hangi özelliklerine?
Televizyonda göründüğünün aksine çok farklı bir insan. Beyaz cam demek ki insanları bazen yanıltabiliyor. Bazen ünlü sanatçılar kameraların kendilerini 5-6 kilo fazla gösterdiğini söylüyor ya bu da ona benziyor. Televizyonlar bazen insanları olduğu gibi yansıtmıyor. Televizyonda doğal olarak hep siyaset konuştuğu için ben kendisinin nasıl biri olduğunu bilemezdim ama sonra tanıyınca o genel kültür bilgisi, sürekli okuması, insanlara, yurttaşlara yaklaşımıyla şahaneydi. Onda gerçekten bir liderlik gördüm, bir lider tanıdım.
Danışmanlık teklifi nasıl geldi peki?
Parti için durmaksızın gönüllü gece gündüz çalışıyordum zaten. Çalışıyorsun bir vasfın, unvanın olmalı dedi. Bana ve alanıma da uygun olan halkla ilişkiler danışmanlığına getirildim.
"BİZİ ÖLDÜRECEK HALLERİ YOK YA"
Moda deyimle taraf olan bertaraf oluyor son yıllarda. Mesela annen bir sanatçı, ana muhalefete bu kadar yakın olman onu ürkütüyor mu?
Biz de öyle şeyler olmaz. Duyduğu zaman ağladı, hem de sevinçten. Bizler korkusuz insanlarız, neden korkalım ki? Bizi öldürecek halleri yok ya. En fazla insanlar ya işlerinden oluyor ya da kariyerlerinden hatta canlarından olanlar da var tabii, Gezi Parkı'ndaki gençlerimiz gibi.
SEMİHA YANKI: AK PARTİLİ DEĞİLİM
Semiha Hanım, öncelikle hayırlı olsun kızınızın yeni görevi sizi tebessüm ettirdi mi?
Ben 57 yaşında bir kadınım, CHP'den başka hiçbir partiye oy vermedim. Son derece Atatürk duruşlu, Atatürk ilke ve inkılaplarına bağlı bir annenin başka türlü bir kızının olması zaten mümkün değildi. Tebessüm kendi başına bir birey aklı çok başında, çok iyi yerlere geleceğine inanıyorum ve ben onunla gurur duyuyorum.
Sanatçılar fikirlerini böyle açık dile getirmekten korkar oldu, sizi çok cesur buldum!
Korkular yıkılmak, yasaklar delinmek için yapılmış, ben hayatım boyunca kimseden korkmadım. Ne yani AK Parti'li değilim diye beni mi öldürecekler? Değilim istemiyorum da böyle bir partiyi. Onlar tarafından yönetilmek de istemiyorum.
Aman Semiha Hanım dikkat, işleriniz sekteye uğrayacak bu sözler yüzünden. Benim röportaj buna sebep olursa üzülürüm!
Kimin umurunda? Beni sahneye çıkarmayıp da ne yapacaklar, bana iş vermeyip de ne yapacaklar? Sahneye çıkamazsam, şarkımı söyleyemezsem başka iş yaparım. Onuruyla simit satan çok sokakta, aç mezarı da yok bu ülkede.
İşte Koçakçı'nın kendisine yöneltilen sorulara verdiği yanıtlar;
Tebessüm… Ülkece unuttuk biz galiba bunu… Ne güzel isim bu Tebessüm. Kim takmış?
Benden yaşça biraz büyük kuzenim var. Annem çok düşkünmüş ona, o kuzenimin de bir okul arkadaşı varmış, Tebessüm. Muhtemelen bir çocukluk aşkı. Kuzenim gelip gidip anneme "çocuğunun adı Tebessüm olsun" diyormuş, bizimkilerin de çok hoşuna gitmiş, böylece ismim Tebessüm olmuş… Biraz olsun tebessüm ettirebiliyorsam ne mutlu bana…
"ANNEM KILIÇDAROĞLU'NU ÇOK ESKİDEN TANIR"
CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu'nun danışmanlığını yapmaya başladın. Nasıl geldi teklif, nasıl keşfedildin?
Bir anda oldu aslında. Annem zaten kendisini çok eskiden tanısa da ben hiç tanışma fırsatı bulmamıştım ama kendisini sıkı takip edenlerden biriydim. Gezi Parkı'nda direndikten sonra bir şeyler yapmalıyım diye düşünmeye başlamıştım.
Çapulcusun yani?
Evet, sonuna dek!
Rahatsız olmuyor musun bu ifadeden?
Hayır olmuyorum. Çok da seviyorum, hatta gurur duyuyorum.
"GENEL BAŞKANIMIZA HAYRAN OLDUM"
Gezi Parkı'nda direndikten sonra bir şeyler yapmalıyım dedin kendi kendine, orada kalmıştık! Sonra ne yaptın?
Taşın altına elimizi koymalıyız diye düşündüm. Çünkü örgütlenme olarak biraz zayıfız, özellikle gençler olarak. Adı üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Gençlik Örgütü. Ne yapsam, nasıl etsem diye düşünürken CHP İl Başkanlığı'na gittim, o zaman Oğuz Kaan Salıcı il başkanıydı. Orada gönüllü olarak partiye destek vermeye başladım. Sonra kimsesiz çocuklara yönelik çok güzel bir proje yaptık, bunu grup başkanvekilimiz Akif Hamzaçebi'ye sunduk, o da Sayın Kılıçdaroğlu'na iletmiş. Bizimle görüşmek istedi. Görüştüğümüzde ben zaten genel başkanımıza hayran oldum.
"GERÇEK BİR LİDER TANIDIM"
Neden, hangi özelliklerine?
Televizyonda göründüğünün aksine çok farklı bir insan. Beyaz cam demek ki insanları bazen yanıltabiliyor. Bazen ünlü sanatçılar kameraların kendilerini 5-6 kilo fazla gösterdiğini söylüyor ya bu da ona benziyor. Televizyonlar bazen insanları olduğu gibi yansıtmıyor. Televizyonda doğal olarak hep siyaset konuştuğu için ben kendisinin nasıl biri olduğunu bilemezdim ama sonra tanıyınca o genel kültür bilgisi, sürekli okuması, insanlara, yurttaşlara yaklaşımıyla şahaneydi. Onda gerçekten bir liderlik gördüm, bir lider tanıdım.
Danışmanlık teklifi nasıl geldi peki?
Parti için durmaksızın gönüllü gece gündüz çalışıyordum zaten. Çalışıyorsun bir vasfın, unvanın olmalı dedi. Bana ve alanıma da uygun olan halkla ilişkiler danışmanlığına getirildim.
"BİZİ ÖLDÜRECEK HALLERİ YOK YA"
Moda deyimle taraf olan bertaraf oluyor son yıllarda. Mesela annen bir sanatçı, ana muhalefete bu kadar yakın olman onu ürkütüyor mu?
Biz de öyle şeyler olmaz. Duyduğu zaman ağladı, hem de sevinçten. Bizler korkusuz insanlarız, neden korkalım ki? Bizi öldürecek halleri yok ya. En fazla insanlar ya işlerinden oluyor ya da kariyerlerinden hatta canlarından olanlar da var tabii, Gezi Parkı'ndaki gençlerimiz gibi.
SEMİHA YANKI: AK PARTİLİ DEĞİLİM
Semiha Hanım, öncelikle hayırlı olsun kızınızın yeni görevi sizi tebessüm ettirdi mi?
Ben 57 yaşında bir kadınım, CHP'den başka hiçbir partiye oy vermedim. Son derece Atatürk duruşlu, Atatürk ilke ve inkılaplarına bağlı bir annenin başka türlü bir kızının olması zaten mümkün değildi. Tebessüm kendi başına bir birey aklı çok başında, çok iyi yerlere geleceğine inanıyorum ve ben onunla gurur duyuyorum.
Sanatçılar fikirlerini böyle açık dile getirmekten korkar oldu, sizi çok cesur buldum!
Korkular yıkılmak, yasaklar delinmek için yapılmış, ben hayatım boyunca kimseden korkmadım. Ne yani AK Parti'li değilim diye beni mi öldürecekler? Değilim istemiyorum da böyle bir partiyi. Onlar tarafından yönetilmek de istemiyorum.
Aman Semiha Hanım dikkat, işleriniz sekteye uğrayacak bu sözler yüzünden. Benim röportaj buna sebep olursa üzülürüm!
Kimin umurunda? Beni sahneye çıkarmayıp da ne yapacaklar, bana iş vermeyip de ne yapacaklar? Sahneye çıkamazsam, şarkımı söyleyemezsem başka iş yaparım. Onuruyla simit satan çok sokakta, aç mezarı da yok bu ülkede.
Dağda koyun otlatan çoban 7 kiloluk altın külçe buldu.
Çobandaki şansa bak!
Çin'in Uygur Özerk Bölgesi'nde bir çoban 7.85 kilogram ağırlığında bir altın külçesi buldu. En az yüzde 80 oranında saflık oranı olduğu ifade edilen külçenin piyasa değer yaklaşık 255 bin dolar olarak açıklandı.
Külçenin 23 cm boyunda 18 cm eninde ve 8 cm kalınlığında olduğu ifade edildi.
Çin'in Uygur Özerk Bölgesi'nde bir çoban 7.85 kilogram ağırlığında bir altın külçesi buldu. En az yüzde 80 oranında saflık oranı olduğu ifade edilen külçenin piyasa değer yaklaşık 255 bin dolar olarak açıklandı.
Külçenin 23 cm boyunda 18 cm eninde ve 8 cm kalınlığında olduğu ifade edildi.
Türkiye Bank Asya'ya el koyma olayında büyük tazminat öder!
Türkiye'nin Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nde (AİHM) 4,1 milyar dolarlık tazminata mahkum olduğu Kentbank davasının avukatı Turgut Tavşanoğlu, TMSF'nin Bank Asya Yönetim Kurulu'nu değiştirmesinin hukuksuz olduğunu söyledi.
Değişiklik için genel kurul kararı gerektiğini vurgulayan Tavşanoğlu, "Bank Asya'nın eski yönetim kurulu hukuken devam ediyor." dedi.
TÜRKİYE AĞIR TAZMİNATA MAHKUM OLDU
Bank Asya'nın polis baskınının ardından yönetiminin değiştirilmesine avukatı Turgut Tavşanoğlu, yargıdan döneceği konusunda uyarıda bulundu. Bu duruma örnek olarak Kentbank'a el konulmasından yıllar sonra Türkiye'nin AİHM'de 4,1 milyar dolar tazminata mahkûm edilmesini gösteriyor. Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu (TMSF), 2001 yılında yaşanan ekonomik krizde 24 bankaya el koydu. Bu bankaların içerisinde yer alan Kentbank, hukuksuz ve siyasi saiklerle banka ve yönetimlerine el koymalara örnek teşkil ediyor. Kentbank, iç hukuk yollarını tükettikten sonra Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne (AİHM) gitmiş, Türkiye 4 milyar 132 milyon dolarlık tazminata mahkum edilmişti.
TMSF BANK ASYA'YA EL KOYDU, GELİŞMELER İÇİN TIKLAYIN
"BU MADDEYLE EL KONULMAZ"
Kentbank davasında bankanın avukatlığını yapan ve süreci yakından takip eden Turgut Tavşanoğlu, Bank Asya'nın yönetim haklarına el konulmasında Bankacılık Kanunu'nun 18. maddesinin 5. fıkrasının kullanılamayacağını söyledi. Bu maddenin 5. fıkrası gerekçe gösterilerek Bank Asya'nın yönetim hakkına müdahale edilmesine şaşırdığını belirten Tavşanoğlu, BDDK'nın kurucuların niteliğini kaybedip etmediğini bilmeden, yani şüphe üzerine işlem yaptığı uyarısında bulundu. Tavşanoğlu, TMSF'nin yönetim kurulu üyelerinin değiştirilmesinin hukuksuz olduğunu vurgularken, "Bana göre şu anda Bank Asya'nın eski yönetim kurulu hukuken ve kanunen devam ediyor." dedi. Yönetim kurulu değişikliği için genel kurul kararının gerektiğini vurgulayan Tavşanoğlu, geçici yönetim kurulunun hukuken karşılığı olmadığını ifade etti. Tavşanoğlu, "TMSF, sadece imtiyazlı hisselerin haklarını aldığı için ancak genel kurul yaptıktan sonra yönetim kurulunu değiştirebilir." ifadesini kullandı.
' BDDK AMACINI AŞMIŞ'
Avukat Turgut Tavşanoğlu, Bank Asya'nın yönetimine el konulmasında çelişkiler olduğunu belirtti ve şöyle özetledi: "BDDK'nın duyurusuna baktım. İmtiyazlı hak sahiplerinin nitelikleri hakkında bilgi istenildiği ve verilmediği için Bankacılık Kanunu'nun 18. maddesinin 5. fıkrasının çalıştırıldığı söyleniyor. Bu maddede kurucularda aranan niteliklerin kaybedilmesi halinde BDDK'nın temettü hariç diğer ortaklık hakları kullanımını TMSF'ye devretme yetkisi var. Fakat burada kanun maddesi çok açık, kurucularda aranan nitelikleri kaybettiği halde kullanılacak bir hüküm. Ortada imtiyazlı hisse senedi sahipleri kimdir, nedir, ne değildir bilinmeden böyle bir kararın verilmesi kanuna uygun değil. Üstelik BDDK'nın talep ettiği bilginin verilmemesi niteliğini kaybettiğini göstermez. Böyle bir tedbiri almaya BDDK'nın yetkisi yok. Ancak yönetim kurulundan bazı hususlar istenebilirdi. Bankacılık Kanunu 68, 69, 70. maddelerinin çalıştırması söz konusu değil. Burada BDDK amacını aşmış gibi gözüküyor."
"GENEL KURUL KARARI ŞART"
Geçici yönetim kurulu değişikliği için genel kurul kararının şart olduğunu ifade eden Tavşanoğlu, "Bir anonim şirketteki yönetim kurulunu değiştirebilmeniz için genel kurul yapılmış olması lazım, orada bu hissedarların yönetim kurulunun görevden alınması yönünde oy kullanması gerekir ki çoğunluk hissesi oyu ile yönetim kurulu görevden alınsın. Burada TMSF sanki kendisine banka devredilmiş gibi işlem yapıyor bu bir başka hukuki garabet." değerlendirmesini yaptı.
DOLAR VE EURO FİYATLARI İÇİN TIKLAYIN
"DEVLET SONUNDA UZLAŞTI"
Toprakbank ve Kentbank'ın avukatı Turgut Tavşanoğlu kararın Kentbank davası gibi iç hukuk yolları tüketildikten sonra AİHM'ye gidebileceğini söyledi. Kentbank davasındaki süreci özetleyen deneyimli avukat, "Kent Bank'ta karar kesinleşti bankayı vermediler, lisansı talep ettik lisansı vermediler tüm işlemler tamamlanınca AİHM'ye müracaat ettik ve kabul edildi. Sonunda devletle uzlaşma sağlandı." şeklinde konuştu.
'ORTAKLARIN NİTELİKLERİNİ KAYBETMELERİ İÇİN 'AĞIR CEZA' GEREKİYOR'
Turgut Tavşanoğlu'nun bir diğer önemli vurgusu BDDK kararına gerekçe olan bankadaki imtiyazlı hak sahiplerinin niteliklerini kaybetmesini tespite yönelik. Tavşanoğlu, bunun mutlaka hukuki zemine ve mahkeme kararlarına dayanması gerektiğine dikkat çekiyor. İmtiyazlı paya sahip ortakların bu niteliklerini kaybetmeleri için dolandırıcılık, ağır ceza, hapis gibi suçları işlemesinin gerektiğini belirten Tavşanoğlu, böyle bir kararı BDDK'nın alamayacağını vurguladı. Tavşanoğlu, Bank Asya'nın imtiyazlı ortakların niteliğinin kaybolduğuna yönelik bir verinin BDDK tarafından gösterilmediğine ve kurulun mahkeme gibi karar vermeye yetkisi olmadığına işaret ediyor: "Kanun, 'kurucularda aranan nitelikleri kaybeden nitelikli paya sahip ortaklar temettü dışındaki haklardan yararlanamaz, bu takdirde diğer ortaklık hakları kurumun bildirimi üzerine fon tarafından kullanılır' diyor. Burada kanun çok açık; kurucularda aranan niteliğin kaybedilmiş olması lazım. BDDK'nın açıklamasından bu anlaşılmıyor. Nitelikli ortakların niteliği kaybettiğine dair bir veri yok, duyurularında da yok."
' BDDK ŞÜPHE İLE İŞLEM YAPAMAZ'
Bankacılık Kanunu'nun 18. maddesine dayanarak TMSF'nin yönetime müdahalesini görünce şaşırdığını ifade eden avukat Turgut Tavşanoğlu, BDDK'nın yetkisinin olduğunu, ancak yönetime müdahale kararını alanların bu yetkiyi nasıl tespit ettiğini anlamadığını söyledi. Tavşanoğlu, bu işlemin şüphe ile yapıldığını ve hukuka aykırı olduğunu vurgulayarak, " BDDK şüphe ile işlem yapamaz. Şüphe ile ileride bir zarar doğacaksa mahkemeler yapar." dedi. BDDK'nın 68. ve 69. maddelerde kısıtlayıcı ve tedbire yönelik hükümlerinin olduğunu söyleyen Tavşanoğlu, Bank Asya'ya müdahalenin bu düzenlemelere girmediğini belirtti. Turgut Tavşanoğlu ortakların niteliklerini kaybetmediklerini, sadece belgelerin eksik olduğunu ve bu sorunun da savcılığa şikayet, cezalandırma veya başka tedbirlerle çözülebileceğini belirterek, "Bu tedbirleri yapmadan doğrudan banka yönetiminin haklarını TMSF'ye kullandıramazsınız." dedi.
Değişiklik için genel kurul kararı gerektiğini vurgulayan Tavşanoğlu, "Bank Asya'nın eski yönetim kurulu hukuken devam ediyor." dedi.
TÜRKİYE AĞIR TAZMİNATA MAHKUM OLDU
Bank Asya'nın polis baskınının ardından yönetiminin değiştirilmesine avukatı Turgut Tavşanoğlu, yargıdan döneceği konusunda uyarıda bulundu. Bu duruma örnek olarak Kentbank'a el konulmasından yıllar sonra Türkiye'nin AİHM'de 4,1 milyar dolar tazminata mahkûm edilmesini gösteriyor. Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu (TMSF), 2001 yılında yaşanan ekonomik krizde 24 bankaya el koydu. Bu bankaların içerisinde yer alan Kentbank, hukuksuz ve siyasi saiklerle banka ve yönetimlerine el koymalara örnek teşkil ediyor. Kentbank, iç hukuk yollarını tükettikten sonra Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne (AİHM) gitmiş, Türkiye 4 milyar 132 milyon dolarlık tazminata mahkum edilmişti.
TMSF BANK ASYA'YA EL KOYDU, GELİŞMELER İÇİN TIKLAYIN
"BU MADDEYLE EL KONULMAZ"
Kentbank davasında bankanın avukatlığını yapan ve süreci yakından takip eden Turgut Tavşanoğlu, Bank Asya'nın yönetim haklarına el konulmasında Bankacılık Kanunu'nun 18. maddesinin 5. fıkrasının kullanılamayacağını söyledi. Bu maddenin 5. fıkrası gerekçe gösterilerek Bank Asya'nın yönetim hakkına müdahale edilmesine şaşırdığını belirten Tavşanoğlu, BDDK'nın kurucuların niteliğini kaybedip etmediğini bilmeden, yani şüphe üzerine işlem yaptığı uyarısında bulundu. Tavşanoğlu, TMSF'nin yönetim kurulu üyelerinin değiştirilmesinin hukuksuz olduğunu vurgularken, "Bana göre şu anda Bank Asya'nın eski yönetim kurulu hukuken ve kanunen devam ediyor." dedi. Yönetim kurulu değişikliği için genel kurul kararının gerektiğini vurgulayan Tavşanoğlu, geçici yönetim kurulunun hukuken karşılığı olmadığını ifade etti. Tavşanoğlu, "TMSF, sadece imtiyazlı hisselerin haklarını aldığı için ancak genel kurul yaptıktan sonra yönetim kurulunu değiştirebilir." ifadesini kullandı.
' BDDK AMACINI AŞMIŞ'
Avukat Turgut Tavşanoğlu, Bank Asya'nın yönetimine el konulmasında çelişkiler olduğunu belirtti ve şöyle özetledi: "BDDK'nın duyurusuna baktım. İmtiyazlı hak sahiplerinin nitelikleri hakkında bilgi istenildiği ve verilmediği için Bankacılık Kanunu'nun 18. maddesinin 5. fıkrasının çalıştırıldığı söyleniyor. Bu maddede kurucularda aranan niteliklerin kaybedilmesi halinde BDDK'nın temettü hariç diğer ortaklık hakları kullanımını TMSF'ye devretme yetkisi var. Fakat burada kanun maddesi çok açık, kurucularda aranan nitelikleri kaybettiği halde kullanılacak bir hüküm. Ortada imtiyazlı hisse senedi sahipleri kimdir, nedir, ne değildir bilinmeden böyle bir kararın verilmesi kanuna uygun değil. Üstelik BDDK'nın talep ettiği bilginin verilmemesi niteliğini kaybettiğini göstermez. Böyle bir tedbiri almaya BDDK'nın yetkisi yok. Ancak yönetim kurulundan bazı hususlar istenebilirdi. Bankacılık Kanunu 68, 69, 70. maddelerinin çalıştırması söz konusu değil. Burada BDDK amacını aşmış gibi gözüküyor."
"GENEL KURUL KARARI ŞART"
Geçici yönetim kurulu değişikliği için genel kurul kararının şart olduğunu ifade eden Tavşanoğlu, "Bir anonim şirketteki yönetim kurulunu değiştirebilmeniz için genel kurul yapılmış olması lazım, orada bu hissedarların yönetim kurulunun görevden alınması yönünde oy kullanması gerekir ki çoğunluk hissesi oyu ile yönetim kurulu görevden alınsın. Burada TMSF sanki kendisine banka devredilmiş gibi işlem yapıyor bu bir başka hukuki garabet." değerlendirmesini yaptı.
DOLAR VE EURO FİYATLARI İÇİN TIKLAYIN
"DEVLET SONUNDA UZLAŞTI"
Toprakbank ve Kentbank'ın avukatı Turgut Tavşanoğlu kararın Kentbank davası gibi iç hukuk yolları tüketildikten sonra AİHM'ye gidebileceğini söyledi. Kentbank davasındaki süreci özetleyen deneyimli avukat, "Kent Bank'ta karar kesinleşti bankayı vermediler, lisansı talep ettik lisansı vermediler tüm işlemler tamamlanınca AİHM'ye müracaat ettik ve kabul edildi. Sonunda devletle uzlaşma sağlandı." şeklinde konuştu.
'ORTAKLARIN NİTELİKLERİNİ KAYBETMELERİ İÇİN 'AĞIR CEZA' GEREKİYOR'
Turgut Tavşanoğlu'nun bir diğer önemli vurgusu BDDK kararına gerekçe olan bankadaki imtiyazlı hak sahiplerinin niteliklerini kaybetmesini tespite yönelik. Tavşanoğlu, bunun mutlaka hukuki zemine ve mahkeme kararlarına dayanması gerektiğine dikkat çekiyor. İmtiyazlı paya sahip ortakların bu niteliklerini kaybetmeleri için dolandırıcılık, ağır ceza, hapis gibi suçları işlemesinin gerektiğini belirten Tavşanoğlu, böyle bir kararı BDDK'nın alamayacağını vurguladı. Tavşanoğlu, Bank Asya'nın imtiyazlı ortakların niteliğinin kaybolduğuna yönelik bir verinin BDDK tarafından gösterilmediğine ve kurulun mahkeme gibi karar vermeye yetkisi olmadığına işaret ediyor: "Kanun, 'kurucularda aranan nitelikleri kaybeden nitelikli paya sahip ortaklar temettü dışındaki haklardan yararlanamaz, bu takdirde diğer ortaklık hakları kurumun bildirimi üzerine fon tarafından kullanılır' diyor. Burada kanun çok açık; kurucularda aranan niteliğin kaybedilmiş olması lazım. BDDK'nın açıklamasından bu anlaşılmıyor. Nitelikli ortakların niteliği kaybettiğine dair bir veri yok, duyurularında da yok."
' BDDK ŞÜPHE İLE İŞLEM YAPAMAZ'
Bankacılık Kanunu'nun 18. maddesine dayanarak TMSF'nin yönetime müdahalesini görünce şaşırdığını ifade eden avukat Turgut Tavşanoğlu, BDDK'nın yetkisinin olduğunu, ancak yönetime müdahale kararını alanların bu yetkiyi nasıl tespit ettiğini anlamadığını söyledi. Tavşanoğlu, bu işlemin şüphe ile yapıldığını ve hukuka aykırı olduğunu vurgulayarak, " BDDK şüphe ile işlem yapamaz. Şüphe ile ileride bir zarar doğacaksa mahkemeler yapar." dedi. BDDK'nın 68. ve 69. maddelerde kısıtlayıcı ve tedbire yönelik hükümlerinin olduğunu söyleyen Tavşanoğlu, Bank Asya'ya müdahalenin bu düzenlemelere girmediğini belirtti. Turgut Tavşanoğlu ortakların niteliklerini kaybetmediklerini, sadece belgelerin eksik olduğunu ve bu sorunun da savcılığa şikayet, cezalandırma veya başka tedbirlerle çözülebileceğini belirterek, "Bu tedbirleri yapmadan doğrudan banka yönetiminin haklarını TMSF'ye kullandıramazsınız." dedi.
Öğretmen eşini eski öğrencisiyle yarı çıplak bastı.
Aydın'ın Nazilli İlçesi'nde oturan öğretmen koca E.Ö. (37), evde eşinin eski öğrencisi R.Ş. (22) ile uygunsuz halde yakaladığı 14 yıllık öğretmen eşi 1 çocuk annesi M.Ö.'den (37) tek celsede boşandı.
ŞÜPHELENİP ODALARI TEK TEK ARADI
Nazilli'deki bir ortaokulda fen bilgisi öğretmeni olan E.Ö., geçen 7 Ocak'ta, ders programının değiştiğini öğrenince, saat 10.00 sıralarında evine döndü. Bir süre anahtarıyla kapıyı açmaya çalışan E.Ö., başarılı olamadı. 5 dakika kadar sonra ise başka bir ortaokulda Türkçe öğretmeni olan eşi M.Ö. saçları ıslak olarak telaşla kapıyı açtı. Durumdan şüphelenen E.Ö., odaları aramaya başladı.
PERDE ARKASINDA YARI ÇIPLAK BULDU
Çocuk odasına girdiğinde perdenin arkasında yarı çıplak havluya sarılmış, bir gençle karşılaşınca şoke oldu. Eşi M.Ö.'yü de gencin bulunduğu odaya sokan E.Ö., kapıyı üzerlerine kilitleyip, bir yakını ile avukatını çağırdı.
KARISININ ESKİ ÖĞRENCİSİYMİŞ
E.Ö., R.Ş.'nin, cep telefonuyla çektiği yarı çıplak fotoğrafını avukatına delil olarak verdikten sonra, polisi arayıp durumu bildirdi. M.Ö. ve R.Ş., polis merkezine götürülüp, ifadelerine başvuruldu. M.Ö. ifadesinde, 6 yıl önce görev yaptığı Kuyucak'taki bir ortaokuldan öğrencisi olan R.Ş. ile ilişkisi olduğunu kabul edip, eşinden şikayeti olmadığını, evden ayrılacağını söyledi.
TEK CELSEDE BOŞADI
R.Ş. de ifadesinde M.Ö. ile 5 yıldır zaman zaman birlikte olduklarını anlattı. E.Ö. ise 14 yıllık eşi, bir çocuk annesi M.Ö. ve birlikte olduğu gençten şikayetçi oldu.
E.Ö., kendisine ve 13 yaşındaki oğullarına yaklaşmasını istemediği eşi M.Ö.'ye Nazilli Aile Mahkemesi'nde boşanma davası açtı. Mahkeme dün görülen davanın ilk duruşmasında çifti boşayıp, tek çocuklarının velayetini tedbiren babasına verdi.
ŞÜPHELENİP ODALARI TEK TEK ARADI
Nazilli'deki bir ortaokulda fen bilgisi öğretmeni olan E.Ö., geçen 7 Ocak'ta, ders programının değiştiğini öğrenince, saat 10.00 sıralarında evine döndü. Bir süre anahtarıyla kapıyı açmaya çalışan E.Ö., başarılı olamadı. 5 dakika kadar sonra ise başka bir ortaokulda Türkçe öğretmeni olan eşi M.Ö. saçları ıslak olarak telaşla kapıyı açtı. Durumdan şüphelenen E.Ö., odaları aramaya başladı.
PERDE ARKASINDA YARI ÇIPLAK BULDU
Çocuk odasına girdiğinde perdenin arkasında yarı çıplak havluya sarılmış, bir gençle karşılaşınca şoke oldu. Eşi M.Ö.'yü de gencin bulunduğu odaya sokan E.Ö., kapıyı üzerlerine kilitleyip, bir yakını ile avukatını çağırdı.
KARISININ ESKİ ÖĞRENCİSİYMİŞ
E.Ö., R.Ş.'nin, cep telefonuyla çektiği yarı çıplak fotoğrafını avukatına delil olarak verdikten sonra, polisi arayıp durumu bildirdi. M.Ö. ve R.Ş., polis merkezine götürülüp, ifadelerine başvuruldu. M.Ö. ifadesinde, 6 yıl önce görev yaptığı Kuyucak'taki bir ortaokuldan öğrencisi olan R.Ş. ile ilişkisi olduğunu kabul edip, eşinden şikayeti olmadığını, evden ayrılacağını söyledi.
TEK CELSEDE BOŞADI
R.Ş. de ifadesinde M.Ö. ile 5 yıldır zaman zaman birlikte olduklarını anlattı. E.Ö. ise 14 yıllık eşi, bir çocuk annesi M.Ö. ve birlikte olduğu gençten şikayetçi oldu.
E.Ö., kendisine ve 13 yaşındaki oğullarına yaklaşmasını istemediği eşi M.Ö.'ye Nazilli Aile Mahkemesi'nde boşanma davası açtı. Mahkeme dün görülen davanın ilk duruşmasında çifti boşayıp, tek çocuklarının velayetini tedbiren babasına verdi.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)
Blog Arşivi
-
▼
2015
(10)
-
▼
Şubat
(10)
- 36 yılda 40 erkekle aşk yaşadı.
- Bu Tarz Benim yarışmacısı çıplak çıktı!
- Babacan'dan Erdoğanı çıldırtacak demeç
- IŞİD yardım gönüllüsü Amerikalı kadını da öldürdü!
- Kemal Kılıçdaroğlu yolsuzlukla ilgili kimi bombaladı!
- IŞİD Türkiye'den araba çalıp Suriye'ye kaçırıyor!
- CHP tarihinin en güzel danışmanı.
- Dağda koyun otlatan çoban 7 kiloluk altın külçe bu...
- Türkiye Bank Asya'ya el koyma olayında büyük tazm...
- Öğretmen eşini eski öğrencisiyle yarı çıplak bastı.
-
▼
Şubat
(10)